22 Aralık 2025

Bilim Kafe Etkinlikleri Kapsamında “Köklerden Geleceğe: Değerlerle Güçlü Aile İnşası” Konulu Program Gerçekleştirildi

Üniversitemizin akademik bilgi ve tecrübesini toplumla buluşturan Bilim Kafe etkinliklerinin sekizincisi kapsamında “Köklerden Geleceğe: Değerlerle Güçlü Aile İnşası” başlıklı program gerçekleştirildi. 

Bilim İletişiminden Sorumlu Rektör Danışmanımız ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nuray Öztürk’ün koordinasyonunda Kırıkkale İl Müftülüğü Nur Cami Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe; Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, Kırıkkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Cemal Ergeç, Kırıkkale İl Milli Eğitim Müdürü Rahmi Güney, akademik ve idari personelimiz ile aileler ve öğrenciler katıldı.

Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programın açılış konuşmasını Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz yaptı.

Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Kıymetli müdürlerimiz, Kırıkkale Üniversitesi ailesinin çok değerli akademisyenleri ve idari personeli, güzel Kırıkkale’mizin güzel insanları, hepiniz bu çok kıymetli etkinliğe hoş geldiniz. Öncelikle Rektör Hocamızın selamını sizlere iletmek isterim. Akabinde Üniversitemiz ve şahsım adına katılımınız için gönülden teşekkür ediyorum. İçinde bulunduğumuz Bilim Kafe etkinliği, Yükseköğretim Kurulunun Ocak ayında yaptığı ve bütün üniversitelerin temsil edildiği toplantıda alınan Bilim İletişimi Ofisi kurulması kararıyla birlikte başlayan, hemen birkaç ay sonrasında da ilki gerçekleştirilen çok değerli bir etkinliktir. Akademisyenler olarak öğrencilerimizle genellikle akademik bir dil ile konuşuruz. Anlattığımız konu her neyse, tıptan eğitime, spordan sanata kadar jargon dediğimiz teknik dille konuşuruz. Hazırladığımız akademik makale ya da bildiriler, mutlaka akademik bir dille yazılmak zorundadır. Ancak üniversitenin dışında da bir hayat var. Cumhuriyet meydanı gibi, Karşıyaka mahallesinin sokakları gibi. Esasen gerçek hayat orası. Gerçek hayattaki nüfus, akademinin içindeki nüfustan çok çok fazla. Dolayısıyla, Üniversitemizde ne üretiyorsak ve ne yapıyorsak bunu halk ile buluşturmamız lazım. Halk, üniversiteye dışarıdan bakıp bizleri sırça köşkte yaşıyor gibi düşünebilir. Genel bakış açısı bu. İşte bunu kırabilmek için önemli bir karar alınarak bütün üniversitelerde Bilim İletişimi Ofisleri kurulmaya başlandı. Bilimin, şehirlerimizdeki halkla buluşması adına köşe taşı sayılabilecek yüksek önemde bir karar alındı. Biz de Üniversite olarak Bilim Kafe etkinliklerimizin bugün sekizincisini yapıyoruz. Bu işe o kadar önem verdik ki, Avrupa Birliği projeleri yapmakta olan Dr. Öğretim Üyesi Nuray Öztürk Hocamızı Bilim İletişimi Ofisi Koordinatörü olarak görevlendirdik. Hocamızı ayrıca Rektör Danışmanlığı pozisyonunda da görevlendirdik. Bilim İletişimi Ofisi Koordinatörlüğü için Rektörlük Makamının bulunduğu binada bir çalışma ofisi tahsis ettik. İşimize verdiğimiz önemin somut göstergelerinden birisi olarak da bugün etkinliğimizin sekizincisini yapıyoruz.” dedi.  

Aile kurumunun önemine dikkat çeken Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Bugün seçtiğimiz konu Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde büyük bir öngörüyle dikkat çektiği nüfusla ilgili. İki senedir hem evlilik oranı hem de doğum oranı düşüyor. Buna karşılık boşanma oranları ise, artıyor. Yani aile için çanlar çoktan çalmaya başladı. Aramızda gençler var. Sevgili gençler, 10 sene sonra bu ülkenin ve toplumun nerede olacağını bugünden belirliyoruz. Aile dediğimiz kurum; din, kültür, ülke, etnik köken fark etmeksizin her toplumun temelidir. Binanın bir temeli var ama biz sadece içinde oturduğumuz yer ve üst katları görüyoruz. Bu bina yapılırken temelin burayı taşıyabilmesi için çok uzun ve titiz bir şekilde mühendislik hesapları yapılmıştır. O hesaplar ve temel sağlam olmasa biz bu kadar güvenli oturamazdık burada. Demek ki temel, bir yapı için son derece önemli. İşte aynı şekilde güçlü toplumdan söz edebilmek için güçlü aileyi inşa etmek zorundayız. 50-60 sene önce ekonomik anlamda bugüne kıyasla çok fazla yoksulluk söz konusuydu. Dedelerimiz ve ninelerimiz, iki kat yatakla düğün yaptılar. Pek çoğu gelinliği bilmedi ama o insanlar bütün yoksulluklarına rağmen 50-60 sene bir yastığa baş koydular. Çünkü ailenin ne demek olduğunu biliyorlardı. Üstelik pek çoğu ilkokul mezunu bile değildi. Aile güçlü olursa toplum güçlü olur, toplum güçlü olursa devlet güçlü olur. Bir devletler liginde yer alıyoruz değil mi? Futboldaki şampiyonlar ligi gibi. Her gün çıtamızı biraz daha yükseltiyoruz. Şu an savunma sanayi denilince akla gelen ilk üç beş ülkeden biriyiz. Sosyolojik olarak bu gücü ileriye taşıyabilmemizin birinci sıradaki gücü ise, güçlü aile yapısını inşa etmekten geçer. Küresel kötülük korosu, çok uzunca bir süredir istedikleri dünyayı inşa edebilmek için din, ırk ve coğrafya fark etmeksizin bütün toplumlara küresel bir saldırı hareketi başlattı. Bu küresel kötülük korosunun hedefe koyduğu bir numaralı yapı ise, ailedir. TÜİK istatistiklerine baktığınızda toplumun her kesiminden ailelerin patır patır boşandığını görüyoruz. Boşanma oranları arttığı gibi ters açıdan baktığımızda ise, evlenme oranlarının hızla düştüğünü görüyoruz. “Ev genci” diye bir şey ortaya çıktı. 40 yaşında bekâr olan, annesi ve babasıyla oturan bireyler var. Elindeki tablete, telefona bağımlı şekilde; üretime katılmadan yaşayan, toplum açısından da bireysel açıdan da patolojik bir vaka olarak toplumumuzun içinde yer alıyorlar. Düştüğümüz yerden kalkma adına aileye güçlü bir şekilde sarılmamız lazım. Tabiri caizse fabrika ayarlarına dönmemiz, ailenin ne anlama geldiğini güçlü toplumu tesis etmek adına tekrar tekrar konuşmamız lazım. Şimdi sizin yaşlarınız 15, 16, 17’dir.  Evlenip bir çocuğu kucağınıza almanız çok uzak gibi görünüyor ama yarım yüzyılı çoktan geride bırakmış biri olarak çocukluk anılarım dün gibi aklımdadır. Yarın daha güçlü bir ülke, daha güçlü bir toplum ve daha güçlü bir devlette yaşamak istiyorsanız bugünden bu konulara biraz olsun eğilmeniz gerekir. Bu hususlarda çok kıymetli Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven Hocamız, sizlerle sohbet edecek. Katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.” dedi.

Etkinlik hakkında bilgi veren Bilim İletişiminden Sorumlu Rektör Danışmanımız ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nuray Öztürk, “Sayın Rektör Yardımcım, il protokolümüzün saygıdeğer temsilcileri ve aile bağlarının gücüne inanan değerli katılımcılar; bilimin rehberliğinde, aile birliğimizin mukavemetini ve değerlerimizin sürekliliğini konuşmak üzere bir araya geldiğimiz 8. Bilim Kafe etkinliğimize hepiniz hoş geldiniz. Burada, sıradan bir toplantının ötesinde, toplumu ayakta tutan en büyük kalemiz olan ailenin önemine ve değerlerine dokunmayı hedefliyoruz. Bir ağaç kökleri kadar güçlü, meyveleri kadar değerlidir. Kökleri olmayan bir ağacın en hafif rüzgârda devrilmesi gibi değerlerinden kopan bir ailenin de modern dünyanın karmaşasında ayakta kalması güçtür. Neden kökler diyoruz? Çünkü fırtınalı bir çağda yaşıyoruz. Dijitalleşmenin, hızın ve bireyselliğin arttığı bu dönemde bizi ayakta tutan şey, geçmişten getirdiğimiz o kadim kökler, yani değerlerimizdir. Ancak sadece köklere tutunup kalmıyoruz; o köklerden aldığımız güçle, çocuklarımız ve yarınlarımız için modern, esnek ve sarsılmaz bir gelecek inşa etmeyi hedefliyoruz. Sayın Rektör Yardımcımızın ve protokolümüzün teşrifleri, bu konunun sadece bir 'sosyal mesele' değil, aynı zamanda bir 'milli beka ve gelecek meselesi' olduğunun en büyük kanıtıdır. Bizlere verdikleri destekten ötürü kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz." dedi.

Dr. Öğr. Üyesi Nuray Öztürk, “Birazdan kıymetli Naciye Hocamızla birlikte aile içi sağlıklı iletişim, dijital dünyanın kuşatması altındaki evlerimizde 'aidiyet' duygusunun yeniden inşası ve geleneksel aile yapımızdaki 'biz' ruhu ile modern dünyanın 'ben' odaklı anlayışı arasındaki dengeyi sağlama konularını ele alacağız. Amacımız, dünü reddetmeden bugünü anlamak ve yarını güvenle inşa etmektir. Naciye Hocamız bugün bize hem bilimsel verilerin penceresinden hem de hayatın içinden perspektifler sunacak. Ailenin temel taşlarını ve değerlerimizin modern dünyadaki yansımalarını dinlemek üzere sözü Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven’e bırakıyorum.” şeklinde konuşmasını tamamladı.

Program, Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven’in "Köklerden Geleceğe: Değerlerle Güçlü Aile İnşası" konulu sunumu ile devam etti. 

Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven, sunumuna yaşanmış bir sevda öyküsünden hareketle aile kavramının duygusal ve kültürel boyutlarına dikkat çekerek başladı. Bağlanma kuramı çerçevesinde aile içi ilişkilerin bireyin kişilik gelişimi ve psikolojik dayanıklılığı üzerindeki belirleyici rolünü vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven, güvenli bağlanmanın bireyin yaşam boyu kuracağı ilişkiler için temel bir model oluşturduğuna değinirken; sevgi, güven, saygı, bağlılık ve empati gibi aile değerlerinin psikolojik işlevlerini katılımcılarla paylaştı. 

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven, aileyi yalnızca bir birliktelik değil, bireyin sığındığı psikolojik bir güven alanı olarak tanımlayarak, sağlıklı aile yapısının merkezinde güvenli bağlanma, karşılıklı saygı ve duygusal yakınlığın yer aldığını ifade etti. 

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven, “Aileyi, bireyin sığındığı, korunduğu ve kendini güvende hissettiği en temel psikolojik alan olarak ele alıyorum. Aile benim için bazen bir dağ, bazen bir ışık, bazen bir nefes, bazen de bir yara bandı olabilir. Çünkü aile, insanın hem yaralandığı hem de onarıldığı yerdir. Sevgi ve destek kaynağı olan aile, değerlerin ve kültürün aktarıldığı, bireyin psikolojik ve duygusal gelişiminin temellendiği, toplumun yapı taşı olan bir sistemdir. İnsan yavrusu, yaşamının ilk yılında bakım verenle güçlü bir bağ geliştirir ve bu bağın niteliği bireyin benlik algısını, kişilerarası ilişkilerini ve duygusal düzenleme becerilerini belirler. Bağlanma; annenin çocuğun sinyallerine duyarlılığı, ihtiyaç anında var olması, çocuğu duygusal olarak kabul etmesi ve keşfetmesine izin vermesiyle şekillenir. Bowlby’nin bağlanma kuramına göre çocuk, annesiyle kurduğu ilişkiyi ileriki yaşamındaki tüm yakın ilişkiler için bir model olarak kullanır. Mary Ainsworth’un yabancı durum deneyi de, çocuklukta güvenli ve güvensiz bağlanma örüntülerini ortaya koymaktadır. Güvenli bağlanmanın oluşabilmesi için gebelik sürecinden itibaren sevgiyle beslenen, tutarlı, duyarlı ve güvenli bir bakım ortamı gereklidir. Güvenli bağlanmanın oluşmasında altın kuralları; gebelik süreci, doğum ve ana baba olmaya hazırlık, sevgi ve saygı ile besleme, duyarlılık, fiziksel ve duygusal olarak güvenli uyku, tutarlı ve sevgi dolu bakım, kişisel ilişkinizde denge ve düzenli aile yaşamı şeklinde sıralayabiliriz. Aile içinde bireylerin fiziksel, duygusal, sosyal, eğitimsel ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması beklenir. Barınma, beslenme, sağlık ve güvenlik gibi fiziksel ihtiyaçların yanı sıra sevgi, ilgi, anlayış, güven ve destek gibi duygusal ihtiyaçlar aile ortamında karşılanır. Aile, bireye iletişim becerilerini, empatiyi, paylaşmayı, ahlâki ve etik değerleri kazandırır; aynı zamanda eğitim, kültürel gelişim ve mesleki yönelim açısından yol gösterici olur. Güçlü ailelerin temelinde güvenli bağlanma ve duygusal emniyet, karşılıklı saygı ve sınır bilinci, duygusal yakınlık ve aidiyet, sağlıklı iletişim ve duygusal ifade, sabır, sadakat ve ilişkisel süreklilik ile huzurlu bir duygusal iklim yer alır. Bu değerler aileyi kırılgan değil dayanıklı kılar ve birey için evi dinlenilen, onarıcı bir alan hâline getirir. Günümüz dünyasında dijital bağımlılıklar, hızlı yaşam temposu, tüketim kültürü, sosyal medya karşılaştırmaları, rollerin belirsizleşmesi ve mahremiyetin aşınması aileyi zayıflatan unsurlar arasında yer almaktadır. Bunun yanında eşler arası iletişim eksiklikleri, gerçekçi olmayan beklentiler, ekonomik sorunlar, çocuk yetiştirme konusundaki fikir ayrılıkları, kültürel ve değer farklılıkları, bağımlılıklar ve psikolojik sorunlar evlilik ilişkisini zorlamaktadır. Gottman’ın tanımladığı eleştiri, küçümseme, savunmaya geçme ve duvar örme davranışları ilişkilerde ciddi yıpranmaya yol açmaktadır. TÜİK verileri de boşanma oranlarının arttığını ve bu süreçten çok sayıda çocuğun etkilendiğini göstermektedir. Bu nedenle aile içi sağlıklı iletişim büyük önem taşır. Etkin dinleme, ben diliyle duygu ifade edebilme, empati kurabilme, sınır ve mahremiyet bilinci ile aile ritüelleri aile bağlarını güçlendirir. Ortak yemekler, aile toplantıları, çocuklarla bire bir zaman geçirmek ve manevi paylaşımlar, kökleri geleceğe taşıyan uygulamalardır. Aile, güvenli bağlanmayı destekleyen, bireyi korurken ilişkiyi güçlendiren, duygusal ve psikolojik bir sistem olarak ele alınmalıdır.” dedi.

İnteraktif bir şekilde gerçekleşen konferans sonunda Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven, katılımcıların sorularını cevapladı.

Program, Bilim İletişiminden Sorumlu Rektör Danışmanımız ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nuray Öztürk’ün Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven’e teşekkür ederek çini işlemeli Türk kahvesi fincan seti hediye etmesi ile sona erdi.